Yusuf ile Züleyha/ Nazan Bekiroğlu

Yusuf ile Züleyha/ Nazan Bekiroğlu

YUSUF İLE ZÜLEYHA
Kalbin Üzerinde Titreyen Hüzün
Nazan Bekiroğlu
       Kitap söz başı, Yusuf’un Rüyası, Züleyha’nın Rüyası, Firavn’ın Rüyası, Dua ve Yazıcının Son Sözü olmak üzere altı bölümden oluşuyor.
BÖLÜM :1  SÖZ BAŞI
      Bu bölümde kitaba şöyle başlanıyor ve kitabın küçük bir özeti veriliyor:
 “ Sözün yaradılışı Züleyha’nın yaradılışından evveldi. Âdem ki ona bütün isimler öğretildi. Yusuf’un kaderi Züleyha’ya tecelli. Züleyha’nın kaderi Yusuf’a tecelli. Kuyu. Zindan. Kuyu. Zindan. Önce çile arkasından ihsan. Züleyha vazgeçti mi maşukundan?”(s.13)
    Ve şöyle söyleniyor: “…oysa sevmek, en fazla, neyi sevdiğini fark etmek demektir ve seven biraz da neyi sevdiğini bilendir.” (s.14)

Çöl ile Başlasın Bu Hikâye
      Bu başlık altında öncelikle bu hikâye’nin geçeceği mekân olan çöl anlatılıyor.
     “Çöl ile başlasın bu hikâye. Çünkü çölün merhametli kalbinde su her şey anlamına gelir de, yemin, onbiri Yûsuf’un rüyasına giren Yûsuf’un üzerine edilir. Ve Yûsuf, Züleyha’nın düşüne de gerçeğine de çölden gelir. Ve Yakub da Yusuf’a çölden gelir.
     Susuzluğuyla çöller gezer aşık; öyle ki, Yusuf da Züleyha da, Yakub da hepsinin yolu çölden geçmektedir. Kervanın da ceylanın da yolu çölden geçmektedir.”(s.18)

BÖLÜM:2 YÛSUF’UN RÜYASI

    Bu bölümde Yusuf’un bir gece gördüğü esrarengiz rüya anlatılıyor. Yûsuf bu rüyayı derhal babası Yakub’a anlatıyor ve Yakub’un Yusuf’a cevabı şöyle anlatılıyor:
   “Sustu Yakub. Neden sonra, sus, dedi Yûsuf’a, rüyan sana devlet demektir. Ama zamanı çok sonraları gelecektir. Şimdi sus cânım oğul.” (s.25)

Özet: Yûsuf’un Güzelliği
     Bu başlık altında Yûsuf’un güzelliği tasvir ediliyor. Bu tasvirlerden bir örnek şöyle: “Güzeldi Yûsuf, o kadar güzeldi ki Yûsuf’u hiç görmemiş bir yazıcı, onun güzelliğini anlatmaya gelince sıra, sadece susardı ve onun güzelliğini ancak özetleyebilirdi. Çünkü güzelliğin özeti yazıcının sözcüklerinden çok okuyucunun muhayyilesi demekti. Sözcük sınırlı, muhayyile sınırsızlıktı.” Ve “ Güzeldi Yûsuf. O kadar ki, adı Mâh-ı Ken’an’dı. Yani Ken’an’ın dolunayı. (s.27)

Öykü: Bedevinin Yûsuf’a Bir Ayna Armağan Etmesi
      Bu başlık altında yoksul bir bedevinin Yûsuf’u gördüğü zamanki hayranlığı ve ona bir ayna hediye etmek istemesi anlatılıyor. Bedevi Yûsufa şöyle söylüyor. : “Sana, dedi bedevi, en uygun armağan bir ayna olabilir yine de. Bir ayna ki ona baktığında kendi güzelliğini görebilesin. Ve nasıl yansıyorsa senin güzelliğin şu aynaya, nasıl sen olmasan bir büyük boşluktan başka bir şey düşmeyecekse şu aynaya, işte öylece bilesin ki o en parlak ışığın yansımasından başka bir şey değildir senin de güzelliğin.”(s.29)

Yakub’un Yûsuf’u Diğer Oğullarından Ayırması
      Bu başlık altında yakub’un yusufu diğer onbir kardeşinden daha fazla sevmesi anlatılıyor. Ve şöyle diyor Yakub: “Yusuf da onbir kardeşi kadar evlat bana. Neyleyim ki yusuf’tan fazlası var Yûsuf’ta.” (s.31)
     Kitabın ilerleyen sayfalarında Yakub’un Büyük Oğullarını Töhmetten Kurtarması, Kardeşlerinin Yusuf’u Kıra Götürmek İçin Yakub’tan İzin Alması, Yusuf-ı Biçareyi Kardeşlerinin Çâha Attğıdır, Kardeşlerinin Yusuf’u Kuyudan Çıkarması ve Kardeşlerinin Yusuf’u Yedi Dirheme Satması başlıkları altında Yusuf’un başından geçenler anlatılıyor.

Kurdun Utancı, Kuyunun Sevinci, Aynanın Aydınlığı
     Bu başlık altında kardeşlerinin Yûsuf’u kuyuya attıktan sonra Yakub’a onu bir kurt yedi demeleri anlatılıyor. Kurt şöyle söylüyor: “Duydunuz işte, duyduk hep birlikte. Ne dedi Yûsuf’un kardeşleri: deriz ki Yûsuf’u kurt yedi. Anlatacaklar şimdi herkese. Herkesler böyle bilecek beni. Yakub da böyle bilecek. Kervancılar Yûsuf’u alıp gittiler. Yusuf  Ken’an’a kim bilir, belki de hiç dönmeyecek. Yûsuf’u kurt yedi diye bilinecek. Nasıl herkese duyurayım da sesimi diyeyim: bu anlattığınız ben değilim, ben bu anlattığınız değilim. Yûsuf’u ben nasıl yerim? Ben Yûsuf’u nasıl yerim?”(s.50-51)

BÖLÜM 3 : ZÜLEYHA’NIN RÜYASI

      Bu bölümde öncelikle Züleyha şöyle tasvir ediliyor: “ Irmak kıyısında Mısr’ın en zengin en soylu saraylarından birinde. Annesinin bir tanesi, babasının güzeli Mısr’ın en güzeli. Su damlası, lotus dalı Züleyha. Gönüllerin emeli. Züleyha çöl çiçeği, Mısr’ın en parlak seheri. Kaç gönle tuğ diken genç ece. Kaç ülkenin hakanı olup da henüz ele geçmemiş kale, ele geçmeyen ülke, fethedilmeyen şehir. Adı Hint’ten Yemen’e uzayıp giden efsane.” (s.59)
    Daha sonra bölümde Züleyha’nın gördüğü esrarengiz rüya anlatılıyor. Züleyha rüyasını derhal dadısına anlatıyor. Ve dadının cevabı şöyle belirtiliyor kitapta: “ Âh dedi dadı, benim kızım, Mısr’ın en güzeli, sen anlat yine de, içinde kalmasın. Ama şu gözlerinde açan yıldız, şu tenine konan çiçek, ben çoktan anladım.” (s.62)

Züleyha’nın Yanılgısı
    Bu başlık altında Züleyha’nın rüyasında gördüğü kişiyi Potifar sanması ve Potifar’la evlenmeyi kabul etmesi ve daha sonradan yaşadığı pişmanlık anlatılıyor: “Anladı ki Züleyha, Potifar’la hayat bir uzun gece, sabahı olmayan. Tek kişilik bir ölüm, tek kişilik bir yağmur.
    Potifar’a göre Züleyha üç hece. Sarayın dar koridorlarında sınırsız bir güzellik. Bir görüntü ele güne, bir iktidar sağlaması. Potifar Mısr’ın en güzel kızının kocası. Potifar en nadide elmasın sahibi. Ama o kadar, sadece o kadar.” (s.64)

    Öykü: dilenci ve Züleyha. Züleyha’nın dilenciye gülümsemesi, Yûsuf pazarda, Yûsuf’un Züleyha’nın yanında büyümesi, Züleyha’nın Yûsuf’u hatırlaması başlıkları altında Yusuf ile Züleyha’nın karşılaşmasından sonra geçen bazı olaylara yer veriliyor.

Yûsuf’un Gözleri, Elleri ve Alnı İçin Kaside Önce: Yusuf’un Gözleri
    Bu başlık altında Yûsuf’un güzelliğine yazılmış bir kasideye yer veriliyor. Bu kasidenin bir bölümünde Yûsuf’un gözleri şöyle anlatılıyor:
  “Yûsuf’un gözleri bir derin kuyu
  Yûsuf’un gözleri bir derin bahçe, yağmur yemiş gül vurgunu bir yasak kent, surları kuvvetli, bir iç  şehir, kapıları kilitli
   Yağmurdan sonra açan güneş Züleyha’ya Yûsuf’un gözleri, güneşten sonra yağan yağmur, yine Yûsuf’un gözleri
    Yûsuf’un gözleri zindan nedir bilmeyen Züleyha’nın zindanı, Yûsuf’un gözleri Züleyha’nın zindanında gün başlangıcı.” (s.75)

Sonra: Yusufun Elleri
Bu  başlık altında yine Yûsuf’un güzelliği anlatılıyor.
“Yûsuf’un elleri bir salkım üzüm
Bir akzambak şakağında Yûsuf’un eli
Kimi parmakları elif, tırnakları karanfil
Kimi parmakları kalem, tırnakları gül
                                      Elleri  Yûsuf’un .” (s.76)

En son: Yûsuf’un Alnı
Bu başlık altında yine Yûsuf’un güzelliği konu ediliyor.
“Yûsuf’un alnı bir açık deniz
Bir dingin akıntı, bir suskun ırmak
Durgun sular derin akar.” (s.78)

Züleyha’nın Sabrı
     Bu başlık altında Züleyha’nın Yûsuf’a kavuşmak için göstermesi gereken sabır, tahammül ve Züleyha’nın çektiği sıkıntılar anlatılıyor.
“Yolu uzun, çok uzun Züleyha’nın. Aşk verilmiş ona, aşkı bilmiyor. Sabır verilmiş sabra sahip çıkamıyor.” (s.93)

Züleyha’nın Yûsuf’u Çağırması: Gelsene!
     Bu  başlık altında Züleyha’nın Yusuf ile odada yalnız kalması, Züleyha’nın çekiciliği, Yûsuf’u yanına çağırması anlatılıyor. Yûsuf’un Züleyha’nın çağrısına cevabı ise kitapta şöyle anlatılıyor: “ Yusuf’un gözleri bir an bile dikili olduğu yerden kaymadı, Allah şahitti. Züleyha ne kadar ateşse Yûsuf o kadar iffetti.” (s.106)
Yûsuf’un Duası: Rabbim Bana İstememeyi İsteyebilmeyi Nasip Et
    Bu başlık altında Yûsuf’un Züleyha karşısındaki şu duasına yer veriliyor:
   “Rabbim, dedi, Yûsuf, sen bana, kendi isteğimin dışında şu iklimde ve şu odada bulunduğum şu anda, Züleyha’yı istememeyi isteyebilmeyi nasip et. Katından bir esirgeme ver. Değil mi ki isteğe yaklaşınca, istememeyi istemek artık imkânsızlaşır. Bu yüzden değil mi rabbim, senden gelen yasaklar “yapma” ile değil, “yaklaşma” emri ile başlar. Yaklaşırsam eğer şu içimdeki doğal olan akışla Züleyha’nın ırmağına, yaklaştıktan sonra “yapmam” diyemem. Üstelik yaklaşırsam eğer, yapmamayı da artık dua edemem. Daha kolay olan “yapma” değil, “yaklaşma”.” (s.108)

     “Yusuf dedi züleyha, sen benim, evvel düşen şehrimsin, ahi düşen şehrimsin. Ezel düşen şehrimsin, ebed düşen şehrimsin. Yusuf, dedi züleyha; kalbin seni benimsin yalnız benimsin;kalbin ben, seninim yalnız seninim.” (s.121)
   “…çünkü dedi züleyha, güzelliğin bir derin kuyu senin. Bir düşene kurtuluş kolay olmaz. Ne mutlu kalbine düşene, ve ne mutlu kalbine sen düşene.” (s.122)
Züleyha’nın Yûsuf’a Mektup Yazmaya Başlayıp da Hitaptan Öteye Geçememesi
Bu başlık altında Züleyha’nın Yûsufa bir mektup yazmak isteyip bu mektuba başladıktan sonra devam edememesi şöyle anlatılıyor: “ Züleyha, Yûsuf’a mektup yazmaya başlayınca, Yûsuf diye başladı, Yûsuf diye bitirdi. Gördü ki hitaptan öteye geçemedi. Anladı ki aşkın namesinde ser-nameden öte kelâm yok. Ve Züleyha’nın lügatinde Yûsuf’tan öte sözcük yok.” (s.130)

Züleyha’nın  Eski Güzelliğini Geri İstemesi
Bu başlık altında Züleyha, zaman geçtikçe yaşlanmış ve eski güzelliği kaybetmiştir. Züleyha’nın eski güzelliğini geri istemesi konusu burada vurgulanıyor.
“ Acımasız bir yaşlılık ve çok kollu bir ahtapot gibi hastalık tarafından kuşatılmışsa da kalbinden daha fazla acıyan yeri yoktu. Züleyha hâlâ aşktı.” (s.145)
“Ve bildi ki durur görünen hayat, devamlı değişmektedir ve şehin geda düşmesi zannedildiği kadar da zor değildir. Yeni bir deyim daha girdi lisanlara bu anlamda: dilencinin Züleyha’ya gülümsemesi.” (s.146)

BÖLÜM :4 FİRAVN’IN RÜYASI

Zindan
     Bu başlık altında Yûsuf’un zindana atılması anlatılıyor. “ Yûsuflar ki mazlum, Yûsuflar ki masum, Yûsuflar ki her birinin alnından bir elif geçer, Yûsuflar ki her birinin alnından, Yûsuf’un alnının yazısı geçer. Yûsuflar ki görülür dava Mahkeme-i Kübra’da, “şahit olarak O yeter” büyük Divan’da.

Züleyha Oradaydı
   Bu başlık altında Yûsuf’un zindandan çıkarılması, Züleyha’nın da orada bulunması ve o esnada olanlar anlatılıyor.
    “O masum! Diye başladı içlerinden birisi, en yüreklisi. Onu isteyen bizdik, biz kadınlardık; sular gibi onun güzelliğinin fidanına aktık. O iffetin ta kendisi, diye devam etti diğeri, ne tanıdığımız erkekler arasında ve ne de tanıdığımız kadınlar arasında eşi bulunmayacak kadar iffetli hem de…” (s.171)
   “Züleyha oradaydı. Yûsuf’un içinden ok yemiş bir ceylan geçti. Züleyha oradaydı. Yûsuf’un düştüğü kuyuya bedevinin aynasından aydınlık indi. Züleyha oradaydı. Yûsuf’un düştüğü zindana güneşin, yansıması değil kendisi geldi. Sanki gece, oda, Züleyha. Yûsuf sanki bu defa Züleyha’nın odasından Züleyha’nın gösterdiği yoldan geçerek çıkıp gitti.” (s.172)

Özet : Yusuf’un Mısra Aziz Olması ve Züleyha İle Evlenmesi
     Bu bölümde Yûsuf ile Züleyha’nın evliliği anlatılıyor. Yûsuf evlendikleri günün sabahında merhaba gazelini söylüyor. Bu gazelin bir bölümü şöyledir:
“ Ben, Yûsuf, sınanmış bir kalbin sahibiyim
Şöyle buyur, bu alp senin efendim
Şimdi ben, Yûsuf, tut ki Mısr’a azizim, efendiyim
Boynumdaki künyede hâlâ vasfım yazılı: Züleyha’ya köleyim.” (s.180)




BÖLÜM: 5 DUA

“ Ey rabbim!
Mülkten bana nasibimi verdin.
Ve bana rüya ilmini öğrettin.
Ey gökleri ve yeri yaratan!
Sen dünyada da, ahrette de benim sahibimsin.
Beni Müslüman olarak öldür.
Ve beni
Salihlerin arasına kat.
                                                                    Yusuf 101.”


BÖLÜM :6 YAZICININ SON SÖZÜ, YAZININ KADERİ

    Bu bölümde yazar şöyle söylüyor: “Yazının bedeli vardır bilirsiniz. Kurban ister, kan ister. Ter ister, göz yaşı ister. Bu yüzden kaderi ağırdır. Yazının kalbi vardır.
   Kalbin titreşimi parmak uçlarının titreşimine uyduğunda ortaya çıkan sözün hükmü vardır.”(s.224)
  Daha sonra kitabın genel olarak bir özetini yapıyor ve kitabı, ”Minnet Hüda’ya devlet-i dünya fena bulur /  Bâki kalır sahife-i alemde adımız (Bâki)”(s.244)  beyitiyle sonlandırıyor.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder